Unutulmaz



Artık sürekli fotoğrafını çekmemden sıkıldı sanırım. Sanki bu fotoğrafta "Ya anne yeter artık" diyor gibi :) Ama elimde değil her anını yakalamak, kaydetmek, dondurmak, saklamak istiyorum. Her gün büyüyor ve değişiyor, her anı unutulmaz kılmaya çalışıyorum.

Defne Büyüyor



Defne'cik büyüyor. Artık 3 numara bez kullanıyor. Ayrıca artık en küçük boy ayakkabıları ayaklarına tam geliyor. 3-6 ay grubu giysilerini giymeye başladı. Çok sayıda tulumu ve body'si artık küçük geliyor. 2 delikli biberon emziği kullanmaya başladı. Bunlar O'nun büyüdüğünün bazı göstergeleri. Ama ben büyüdüğünü en çok artan ağırlığından anlıyorum :)

Anne Güldürme Beni



Defne güler yüzlü bir kız. Çok uğraşmama gerek kalmıyor. Sadece şaşırdım yüz ifadesi yapmam bile O'nu güldürmek için yeterli oluyor. En çok yüzümü saklayıp "neredeyim nerede?" dedikten sonra yüzümü açıp "işte burada" demem güldürüyor. Bir de ayaklarını yüzüme vurup "ay dur yapma" demem. Garip sesler çıkardığında ise "O da ne? Ay ne oldu?" şeklinde tepkiler vermemi de komik buluyor. Klasik bebek oyunlarından; göbeğine üfleyerek ses çıkartmam, saklanıp "ce eee" yapmam, yanaklarımı şişirip parmaklarımla balon patlatır gibi patlatmam da O'nu her bebek gibi çok eğlendiriyor.

Kamera Görünce Gülümsüyor

Komik Bir Kız Oldum






Öyle komiğim ki annemi güldürüp duruyorum. Çok komiğim çok...

Çoook Teşekkürler



Sevgili Ayşegül Teyze ellerine sağlık. Ne kadar güzel bir patchwork bu böyle. Öyle sevdik ki anlatılmaz. Ben çok beğendim ama en çok Defne beğendi. Uzun uzun renkleri ve şekilleri izliyor anlamaya çalışıyor. Defne muhteşem hediyesini seyrederken ben de iş yapacak zaman kazanmış oluyorum :) Bunun için ayrıca teşekkür etmek istiyorum Ayşegül Teyze'ye. Tekrar ellerine, yüreğine sağlık. Hayat boyu saklanacak, zaman geçtikçe kıymeti artacak bu emek yüklü hediyeyi şimdi kullanacak sonra da tablo gibi duvara asıp sergileyeceğiz :)

Datça'ya Veda Yemeği


Uzun zamandır yazamadım. Tatilden döndükten sonra yeni düzene tekrar alışmak Defne için biraz zor oldu. Ama şimdi nihayet alıştı diyebilirim. Malum Datça'da hergün uzun uzun geziyordu, sürekli bir sürü insan görüyordu, hepsi O'nunla ilgileniyordu. Oysa Ankara'ya dönünce birden bire çok yanlız kaldık. Günde sadece bir iki saatliğine dışarı çakabildik. Bu durumu Defne bir miktar protesto etti ama eli mahkum artık alıştı. Zaten havalar soğuyunca gezmeler biraz daha azalacak o nedenle alışması iyi oldu.
Datça'da son günümüzde her gece olduğu gibi dışarıda yemek yedik. Aile arasında bir veda yemeği. Deniz kokusunu bol bol içimize çektik, seneye kadar hafızamıza kazıdık. Datça'yı, kekik ve deniz kokusunu, buzlu badem yemeyi, bebe plajında kahvaltı etmeyi, limanda akşam yemeklerini ama en çok Karaköy'deki evimizin güzelim manzarasına karşı sohbet etmeyi özleyeceğiz. Hoşçakal Datça seneye görüşmek üzere.

Gezmeyi Çok Seviyorum





Gezmeyi çok seviyor bizim kız. Daha evden çıkma hazırlıklarına başlar başlamaz heyecanlanmaya başlıyor. Dikkatle nasıl hazırlandığımı seyrediyor. Sabırla bekliyor. Tam kapıdan çıkıp arabaya yerleşiyoruz işte o zaman gezmeye gittiği kesinleşiyor ya, keyfine diyecek yok. Arabada bana gülücükler dağıtıyor.
Datça'da gitmediği yer kalmadı. Gündüzleri genelde güneş ve sıcaktan kaçtığımız için evde vakit geçiriyor ama geceleri hep dışarda :) Yine de denize girmeye gitti bizimki. Akşam yemeklerini genellikle dışarda yiyoruz. Gittiğimiz her yerde tüm masalardan iltifatlar alıyor. Genellikle ilk tepki "ne kadar da küçük" oluyor. "Şimdiden gezmeye başlamış" diyenler de çıkıyor. Ama en çok "ne çirkin kız" diyorlar. Bu Datça'da yaygın bir tepki. Nazar değmesini istemediklerinden güzel veya tatlı gibi olumlu ifadeler kullanmazlar. Ama tuhaf bir dialog oluyor gerçekten de. İnsanlar "ayyy ne çirkin bebek" diyor, biz ise "ay çok sağolun" diyerek teşekkür ediyoruz :))) Yemek başlayınca, genellikle masa başında kendi arabasında otururken Defne bizi izliyor. Sanki ciddi bir toplantı yönetiyor edasıyla genelde ciddi bir ifade ile herkese bakıyor. Ama göz göze geldiği anda gülmeyi ihmal etmiyor. Kibar bir kız.
Bu arada kuzeni Ateş, Defne'ye çok iyi bakıyor. O'nu arabası ile dolaştırıyor, ağladığında "ne oldu?" diye soruyor, arada ninni söylüyor ve uyandığında veya uyuduğunda hemen bana haber veriyor :) Teşekkürler kuzen Ateş!

Telefondayım


"Alo alooo! Kimsiniz? Kimi aramıştınız?" Şimdiden telefonla konuşuyor bizim kız. Her halde gerçek cümleler kurmaya başlar başlamaz O'nu oyuncak telefonlar kesmeyecek, bizden gerçek telefon isteyecek. Ama bu kadar erken olmaz ki :)))

Defne Denize Girdi








Dün Defne hayatında ilk defa denize girdi. Aslında tam girdi denilemez çünkü sadece ayaklarını soktu. Henüz çok küçük olduğundan ve kimi aşıları eksik olduğundan bu kadarına izni vardı. Ama yine de o tadına vardı. Sudan yansıyan ışıklara heyecanla baktı, hiç korkmadı, ayaklarını suyun içinde keyifle oynattı... Defne'nin ilk deniz macerasının böyle keyifli geçmesi beni de çok sevindirdi. Ne de olsa babası ile O'na aldığımız ilk hediye mayoydu. Üstelik herikimiz de yüzmeyi çok seviyoruz. Bu nedenle Defne'nin küçük bir deniz kızı gibi yüzmeyi çok sevmesini istiyoruz.

Banyo Keyfi




Datça'ya geldiğinden bu yana Derfne'nin banyo keyfi çok daha keyifli. Çünkü açık havada banyo yapmanın tadı bambaşka. Daha çok küçük olduğundan ve Datça'nın denizi çok soğuk olduğundan henüz deniz keyfi yapamıyor Defne. Bu nedenle kendisine tatil zevkine varsın diye açık havada banyo yaptırıyoruz. O'da doya doya tadına varıyor. Yüz ifadesinden de açıkça belli oluyor :)

Filozof



Bu ciddi bakışlar, yatmayan diken diken saçlar, sorgulayan gözler, çenesini ovuşturan eller, düşünceli tavırlar... İki aylık haliyle filozof gibi. Oturup ana kucağından beni süzüyor. Acaba hamileyken çok mu ders çalıştım, çok mu kitap okudum, yoksa bu son katıldığım seminerlerin yan etkisi mi? Belki de babasının genleri? Ne düşünüyor çok merak ediyorum.

Dondurma İstiyorum



Sanırım bu küçük hanımefendi benden dondurma istiyor :)

Masaj Keyfi



Hergün banyo keyfi yapıyor Defne Hanım. Banyo sonrası kremlenirken yaptığım masaja bayılıyor. Kollarını bacaklarını uzatıyor, ben kremledikçe gerine gerine şekilden şekile giriyor. Kedi gibi mırıldanıyor, gülücükler yüzünden eksik olmuyor. Ne zaman masaj bitip giyiniyor, işte o zaman biraz keyfi kaçıyor. Neden daha çok yapmıyorum diye, sitem ederek bakıyor.

Emzik



Yeni bir huyumuz türedi. Önce emziği atıyoruz, sonra yandan uzanıp biraz yalıyoruz, daha sonra yakalayıp tekrar emmek istiyoruz ama yakalayamadığında sinirleniyor çığlıklar atıyoruz. Sanki çığlık atınca emzik gelecek :) Biraz bekleyip emziği vermezsem, pes edip tekrar yalamaya başlıyor. Dondurma yer gibi... Çok komik bir kız oldu bu çoook :)))

Gülücük





Defne Hanım aslında çok ciddi bir karakter. Genellikle kaşlar çatık, gözler kısık... Son derece resmi. Bu nedenle O'nun gülen fotoğraflarını yakalamak büyük emek istiyor. Nihayet yakalamayı başardığım bu nadir gülücükler işte karşınızda.

Bir Başka Sohbet



Sabah sohbetlerimizden kayıta aldıklarımı yüklüyorum sürekli. Ama doyum olmuyor bu sohbetlerimize. Öyle tatlı ki uyandığında, paylaşmadan edemiyorum...

Konusmaya Çalışıyorum



Konuşma antremanlarına başladı Defne Hanım. Çok erken diyeceksiniz biliyorum. Ancak izleyince sizde bana hak vereceksiniz. Konuşmanın ilk aşaması olan ses denemeleri yapıyor. Ama bu sesleri gelişi güzel değil de, sanki karşılıklı bir sohbet içerisindeymiş gibi çıkartıyor. Örneğin ben bir şeyler söylüyorum sonra ben susunca O başlıyor. Kendince bana cevap veriyor :))) Sabahları uyandığında uzun uzun sohbet ediyoruz. Çığlık atar gibi yüksek sesler çıkarttığında ise, bir an duruyor sonra utanıp mahçup mahçup gülümsüyor. İşte o zamanlar ısırmadan durmak çok zor oluyor :)

Minik Kedi



Defne Datça'da etrafını daha dikkatli incelemeye başladı. Bol miktarda bulunan kedicikleri de fark etti. Ama aslında O'da küçük bir kedicik. Yavru kediler gibi gerinip, mırıldanarak karnını doyurup onlardan bir farkı olmadığını ortaya koyuyor. Bugün her zamankinden daha fazla minik bir kedicik oldu. Çünkü en sevdiğim kedili kıyafetini giydi. Kendisi de bu tombul kediler gibi minik tombul bir kedicik.